Sayfalar

Recent Posts

2014/11/01

DOĞU KARADENİZ - GÜRCİSTAN - ERMENİSTAN GEZİSİ II. BÖLÜM



 Gürcistan yolları tek şerit olmasına rağmen geniş ve düzgündü. Yaklaşık bir saatlik seyahatten sonra sınıra ulaştık. Hepimiz sınır geçişi için indik minibüsten. Gürcistan çıkışında sorun olmadı. Duty Free den iki karton kısa marlboro aldım. Kartonu 26$. Ermenistan tarafında girişte vize kısmını göremedim. Normal sıraya geçtim. Siz aynı hataya düşmeyin girişte hemen solda küçük bir yer üstünde visa yazıyor gözden kaçırmışım.  Yanınızada 10$ ayırmayı unutmayın. Vize 8 $ ama 20 $ da versen muhtemelen koftiden bir kriz yaratıp üstünü cebe atarlar. Sıra bana geldi . Görevli, Türk pasaportunu görünce dakikalarca evirdi çevirdi, yandan baktı, tersten baktı,  tüm sayfaları karıştırdı, ellenmedik yerini bırakmadı pasaportun, gümrük polisi olmasa pasaport fetişisti sanıcam neredeyse öpücekti pasaportu. Sonra fırlattı ,  kaba bir şekilde visa diye bağırdı. Hey allahım hani gayet sorunsuzdu Ermenistan gezisi. hoş benim dangalaklığım ama cidden girişte belli olmuyor visa kısmı bende Tanzanya, Kamboçya , Ürdün ve benzeri ülkelerdeki gibi normal kuyruğa girip , parayı verdikten sonra alınacak sandım. Karşılık verememenin siniriyle kibarca visa nerede dedim, kendi dilinde bir şeyler bağırdı çağırdı.
         
Vize verilen yeri buldum. Görevli memur İngilizce bilmiyor bende Ermenice , zaten belli oda şaşırmış durumda vize versemmi yoksa kıllıkmı yapsam diye ikilemde,  ortamızda ay yıldızıyla parıldayan Türk pasaportu. Babacan biri geldi , muhtemelen amirleri. Türkçesi gayet güzel. Erivan'a niye gidiyorsun dedi. O anda aklıma geldi, tipik ortadoğu üçkağıtçılığı, ortadoğu ülkelerinde sizi kazıklamak istediklerinde güveninizi kazanmak için dedem Türk'tür derler. Dedem Ermeni vasiyeti vardı Erivan'ı mutlaka göreceksin diye bende bu vasiyeti yerine getiriyorum dedim. Anında bastı vizeyi 21 günlük. Form filanda doldurmadım gerek yok dedi. 10$ ı verdim 2$ üstünü vermedi. Başka zaman olsa laf ederdim ama bunuda sineye çektim. Tercüme ücreti. Yeniden kuyruğa girdim.

Şansa bak yine aynı polise denk geldim.  Pasaportu aldı , avcuna vura vura bana bakıyor bu sefer vize verilmişmi ona bile bakmadı. Belki beş  dakika vurdu avucuna  gözlerimin içine bakıp ama o ortamda insana  saatler gibi geliyor, Einstein haklıymış zamanın göreceliği ilkesi. Yine ingilizcesi olmayan bir gümrük polisiyle karşı karşıyayım , why diyor, hotel diyor  arada Ermenice söyleniyor. Ulan salak vizemi almışım sen neyin peşindesin, neyin artistiğini yapıyorsun. Ağır milliyetçi bir Ermeni'ye denk geldim.  Empatide kurmaya çalışıyorum belki sınır savaşında akrabası filan vardır diye ama empati kurulacak gibi değil denyonun hal ve tavırları.  Batumda tren bileti alırken , halimi görünce üstüne basa basa First class mı diyen gişedeki hatundan itibaren 24 saat oldu olacak. Aynı kıyafetler üzerimde, Tuna denyosuyla full içmişiz, yürümüşüz Tiflis sokaklarında, sakallar uzamış, üstüm leş gibi tam bitli turistlere dönmüşüz, tipten kaybediyoruz galiba. Bu sefer yine Türkçe bilen biri geldi. Türkçe bilen sayısının bu kadar fazla olmasıda enteresan ve gurur verici bir durum. Hangi otelde kalacaksın dedi, Hotel Nina diye attım. Rezervasyonsuz plansız programsız seyahat ettiğimden ülkeye giriş formlarında hep bu soruya maruz kalırım her seferindede Hotel Nina derim. Hong Kong ta ve İtalya'da  aynı isimde bir hotel varmış artık bu kadar ismini kullanmaktan dolayı kalmak farz oldu. Bizim artist yine bir süre baktı. Sertçe giriş damgasını vurdu. Fırlattı pasaportu. Ağzının ortasına tokat atmamak için zor tuttum kendimi. Hoş nereye tokat atıyorsun benimkide laf, çift vurup tek sayarlar bu ortamda zaten Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişki yok, anında kaybederler beni burada. Gürcistan çıkış kayıtlarında varım, Ermenistan'da yokolmuşum araki bulasın. Atraksiyon yapamamak insanı kesinlikle depresyona sokuyor. Bağırsam çağırsam rahatlardım. Kötü başladı Ermenistan seyahati. Minibüs beni bekliyor herkes ofluyor pufluyor.  

Hugues koşarak yanıma geldi, her şey yolundamı diye sordu. Duaların işe yaradı sınırı geçebildim dedim. Bu adam Fransız algısını değiştirdi kafamda. Avrupalılar için geçmişte yazdığım blog yazıları için vicdan azabı çektim. Tayland'dan Kamboçya'ya geçiştede aynı bu şekilde bir Fransız eleman  bayağı yardımcı olmuştu.  Minibüste herkesin suratı asık beklemekten dolayı, sanki benim suçum, vatandaşınız olan faşist  gümrük memuruna laf edin.  Bende sinirimi alamamışım. Kendi kendime küfür ederken aklıma Ermenistan gezisini anlatan blog yazarları geldi. İşte hiç bir sorun yaşamadık, şöyle kolay geçtik , şöyle rahat ettik. Sevgi pıtırcıkları, ülkeler arası köprü kurup dostluk tesis edecekler , misyonları bu, ağır hümanistler. Ciddi ciddi sağsağlim Türkiye'ye dönebilirsem bir kaçını bulup dövmeyi planladım onlara güvenip keklik gibi geldik buralara. Hele bir forumda iki kız anlatıyordu sorunsuz tatil yaptık diye. Yazacaksanız adam gibi yazın milleti yanıltmayın. Bu konuda üstad Bora Bilgin'i tek geçerim neyse, ne yaşamışsa objektif bir biçimde onu yazıyor . Gezi blog ları çok sapıttı artık, sanki Hürriyet seyahat ekinde yazıyorlar, hiç bir olumsuzluk yok sanki her tatil bir masal tadında geçiyor. Tasvirler abartmalar entel dantel işler. Adam Zanzibar'ı bir yazmış , jeep kiralayıp tüm adayı karış karış dolaşmama rağmen aynı yeremi gittik diye şüpheye düşmüştüm. 

Yol berbat, tek şerit,  yamalı çukurlu. Şoförde Ermenistan topraklarına geçince , basmaya manyak gibi sollamaya başladı. Yaklaşık 2000 metre yükseklikte saatlerce gittik. Manzara güzeldi. Dağlar, otlayan hayvanlar, köyler. 


Bir tünelden geçtik altına asfalt dökmemişler resmen tarla gibiydi. Kışın burada ulaşım çok zor oluyordur. Evleri sevdim hepsi taştan, çatılarınıda dik yapmışlar çok kar yağıyor kesin. Yolda bir sürü askeri kamyon gördüm, birde Azerbaycan'la savaş çıkarsa seyreyle gümbürtüyü. Ulan Cenk dedim kendi kendime cidden sorunların var senin, bir hava almak için Antalya'dan yola çıktın şimdi Erivan minibüsünde, yollarda seke seke gidiyorsun.  Günlerdir amaçsızca karayoluyla bir yerlere gidiyorum. İnternette yaptığım seyahatin gidiş - dönüş rotasını çıkarttım .  Bu arada haritada özellikle Niğde niye çıktı bilmiyorum, yeniden yüklemeye üşendim rotayı.

Dağ başında bir yerde mola verdik. Hava serin. Önde sıkışık gitmekten bacaklarım uyuşmuş. Bir sigara yaktım, Hugues ile sohbete başladık. Sınır geçişinde ne olduğunu sordu, bende sorun çıkarttıklarını,  rahat geçebilmek için rahmetli dedemi nasıl Ermeni yaptığımı anlattım.  Ruhu şad olsun, hiç ırkçı biri değildi hoşuna bile giderdi bu durum dedim. Bayağı bi güldü. Erivan'da planın ne, otel rezervasyonun varmı diye sordu. Valla hiç bir planım yok , zaten macera sınırda başladı bakalım ne olacak . Hemen cepten rezervasyon yaptığı hosteli aradı. Banada bir oda ayırttı. Bu çocuk yaptığı iyiliklerle resmen ezdi beni. Yoldada Paris'ten çocukluk arkadaşı şimdi Erivan'da ikamet eden Narek'e mesaj atmış bizimle birlikte bir Türk geliyor diye. Narek'te çantalarını kontrol edin bomba olmasın demiş. Cidden sınırda hiç çanta kontrolü yapılmadı, bagajdan inmedi çantalar, çok rahatlıkla bomba konulabilir . Hugues'tan bunca kıyaktan sonra Erivan'da içkiler benden diye söz aldım. 

Sonunda Erivan'a vardık. Şehir yanıyor, kuru sıcak hiç rutubet yok ama 45 derece, Antalya'dan sıcaklardan kaçtım burası daha berbat. Yol üstünde minibüsün yarısı indi. Her yerde Ararat ismi. Bira markası, sigara markası, futbol takımı , hotel adı Ağrı dağı'nın çok önemi var Ermeni'ler için. En acısıda sınırın karşısından iç geçirerek bakıyorlar Ağrı dağına. Biz dağın yüksekliğiyle Ermeni'ler ise derinliğiyle ilgili, mistik bir anlam yüklemişler.  Burasıda konyak fabrikasıydı.


 Üçümüz kaldık minibüste, şoför Ermenice bir şeyler söyledi, Hugues Fransızca karşılık verdi ben İngilizce bir şeyler geveledim. Hugues cepten Narek'i aradı telefonu şoföre verdi. Kenarda biryerde indirdi adam bizi. Seyyar satıcılar, garip tipli herifler haliyle tedirgin olduk biraz. Herkeste biz turistlere bakıyor.  Hugues, sen Tatilde'nin yanında kal ben Narek'e bakıcam dedi. Bavullarını koyduk bir köşeye.  Beklerken aklıma geldi, Türk bayrağını çıkartıp burada slogan atacaksın ne olur? Acaba İstanbul'daki "Hepimiz Ermeni'yiz" ayarında bir gösteriye izin verirlermi sonuçta demokratik hak. Gülmemi tutamadım sinirlerim bozuldu burada ne yapıyorum diye sordum kendi kendime. Tatilde anlamsızca baktı suratıma. 

Hugues ilerki sokaktan bağırdı gelin diye. Bavulları aldım oraya gittik. Narek'le tanıştım. Sanki haberi yokmuş Hugues'le mesajlaşmamış gibi ciddi bir surat ifadesiyle nerelisin diye sordu. Hugues'te sessizce gülerek  "O Türk" diye cevapladı. Yine gayet ciddi hoşgeldin dedi. Birlikte arabaya bindik. Narek sarışın mavi gözlü yolda giderken kafama takıldı,  hıyar gibi sen Rus'musun diye sordum. Bozularak yüzde yüz saf Ermeni'yim dedi. Kuzeydeki Ermeni'ler böyle olurmuş. Eyvallah bilader dedim ne diyeyim. Ermenistan'da  ayar üstüne ayar yiyorum.

Şehir turu yaptık, şimdi uçakla direkt Erivan'a inseniz sadece Erivan'ı görseniz  tüm algınız değişir ülke hakkında. Mükemmel , tertemiz düzenli bir kent. Caddeler geniş çevre planlaması üst seviyede , koca bir çember şeklinde tasarlamışlar kenti, internette hikayesi var mimarın  Aleksandr Tamanyan ,hamile eşi için yapmış koca kenti, açın okuyun gayet romantik. Malesef ülkenin geri kalanının Erivan'la alakası yok. Şehir merkezinden biraz dışarı çıktınmı eski sovyet evleri, caddeler kötüleşiyor. Eskiler bilir, zamanında evlerde koca salon misafire ayrılırdı oraya giremezdik her zaman tertemizdi, koltukların üzerinde tozlanmasın diye devamlı örtüler olurdu, Erivan'da bu aklıma geldi sanki numunelik başkenti ayırmışlar ülkede gezelim görelim diye.

 Hostele gitmeden önce Vernissage denilen yere uğradık. Vernissage sadece cumartesi pazar açık olan çok büyük bir  sergi, içinde envai çeşit hediyelik eşya, halı, el yapımı objeler, antika para, pul, madalya, çatal bıçak ,ahşap el oymaları, taş el oymaları , eski kitaplar aklınıza ne gelirse var. Fransızca kelime özel gösterim anlamına geliyormuş. Buraya bayıldım şiddetle tavsiye ederim. Hugues ve Tatilde ilk halılara baktılar. Halı sektörü haliyle komşu İran'lıların elinde. Aynı bizdekiler gibi tam işi bilen çakal esnaftılar. Sağdaki İran'lı elemanla bayağı sohbet ettik. Türk olduğumu öğrenince oda şaşırdı.



El işlemeli küçük bir örtünün fiatını sordum 150 euro denilince halı fiatlarını sormadım. Soldaki siyah şapkalı Narek, aşırı milliyetçi ama faşist değil, Türk'lerden haz etmiyor, Fransa'da büyümüş, rugby oynamış ve burada boksla uğraşan güzide bir Ermeni arkadaş. Fransa'da bizim Türk'lerle çok tartışması ve kavgaları olmuş. Pazarı dolaşırken başladık sohbete.


Seninle siyaset tartışmayacağım diye direkt konuya girdi . İsabet olur siyasetten pek anlamam , Ermeni'ler hakkında tek bildiğim muhteşem sanatçınız Kim Kardashian , hastasıyım dedim.  Bayağı bi güldü aradaki buzlar eriyor galiba bu delioğlanla. Kardash Ermenice kardeş demekmiş, bundan sonra kardash diye seslendik birbirimize. Sizde pazarlık adeti varmı dedim zira güzel hediyelik eşyalar alınır buradan. Türk olduğunu özellikle belirt hele şimdi şu sınır savaşından dolayı Azeri olduğunu söylersen süper indirim yaparlar dedi. Bu seferde ben kahkahalarla güldüm. Şaka bir yana durum ciddi her gün 10 - 12 ölüm haberi geliyormuş sınırdan. Tam zamanında gelmişim Erivan'a. Türk'lerden haz etmem ama Gürcistan'dan minibüsle Erivan'a elini kolunu sallayarak,  plansız programsız rezervasyonsuz gelmen , saygı uyandırdı bende dedi. Kesinlikle cesaretten kaynaklanmıyor, biraz şuursuzluk ve daha çok ülkemdeki hümanist, entel dantel  blog yazarlarının yanlış yönlendirmesi diye açıkladım durumu.

Pazarın her tarafını dolaştık. Hugues ve Tatilde eski para, madalya antika eşyalar aldılar.


Narek'in arabaya atladık, Hugues'in rezervasyon yaptırdığı  sehir merkezinde opera binasının hemen karşısında olan Anahit Stepanyan's hosteline doğru yola koyulduk. Caddede bir apartmanın 4. katında giriş arkadan. Çıkarken Narek ben konuşurum hostel sahibiyle sen dur dedi. Kapıyı çaldık, orta yaşlı bir kadın açtı kapıyı. İşte rezervasyonumuz var biz Hugues ve Tatilde dediler kadın bana döndü sen neredensin diye sordu. Narek muhteşem işbitiriciliğiyle ağır aksanlı ingilizcesiyle aynen şunları söyledi. "O Fransız ama Fransız'ca konuşamıyor" "He is French but he doesnt speak French" Hugues ve Tatilde gülümsedi ben kendimi tutamadım güldüm. Keşke ben konuşsaydım adam komedi artisti gibi mevzuya giriyor. Sinir bozukluğundan Ermenistan'da devamlı gülüyorum. Sonra sessizce o "Türk" dedi. Ulan sanki ebolalı gibiyim burada. Hepimiz birbirimizin suratına baktık. Kadın ona yer kalmadı dedi. Hugues asabiyete bağladı İngilizce sesini yükselterek hani telefonda rezervasyonu yapmıştın dedi kadına. Kadın ingilizce cevap verirken sinirlendi Ermenice'ye döndü, Narek piskopatlara özgü sakinlikle şiir gibi Ermenice bir şeyler anlatmaya başladı. Ortam tam anlamıyla karıştı.  Atar yapamamanın , bağıramamanın sıkıntısıyla tamam  ben aşağıda bekliyorum dedim bizimkilere . Şimdi iş kavgaya dönüşse Hugues ve Tatilde'ninde rezervasyonları sıkıntıya düşecek, benimde diplomatik durumum malum.  Halbuki tripadvisor'dan baksanız hostel hakkında mükemmel yorumlar var.

Arka bahçede sigara içerken Narek aşağıya indi. O neydi lan dedim, Fransız ama fransızca konuşamıyor. Ne bileyim bir anda aklıma geldi dedi. İkimizde bastık kahkahayı. Çok üzüldü kendini benim yerime koy dedi vatandaşı adına özür diledi. Hala ikimizde anlamadık gerçekten faşişt bir durummu var yoksa cidden yermi yok.  Takma kafana dedim , önce bir para bozduralım. Erivan'da change ofisler süpermarketlerin içerisinde boşuna banka veya change office tabelası aramayın. Hemen ilerde varmış, yürürken bir kilise gördük. Narek anlattı bir şeyler  önemli bir kiliseymiş ama aklımda kalmadı o sinirle.


 200$ bozdurdum , 1 dolar 409 Amd. Dram diyorlar para birimlerine. Hugues cepten aradı , hostelin önünde buluşacağız. Kapının önünde beklerken başka bir kızla indi. Beyler sakin olun Tatilde'yi boşamadım odada dinleniyor sonra katılacak bize bu yeni arkadaşımız dedi. Tam fırlama bu çocuk. Kızın adını unuttum aynı hostelde kalan Fransız vatandaşı biri. Hostelin sahibiyle uzun uzun konuşmuş, ortada faşişt bir durum yokmuş , daha önce Türk müşterilerde kalmış bu hostelde. Sağlık olsun dedim. Tripadvisor yorumlar kısmına faşist karı diye yazmaktan vazgeçtim.

Caddenin hemen karşısındaki opera binasının çevresinde bir sürü cafe, pub , bar tarzı mekan var. Narek'in bildiği birine girdik. Günlerdir yoldayım artı bu sinir bozuklukları çabası,  hemen biraları söyledim. Kilikya birasını sevdim. Kendimize geldik biralarla.


Laf lafı açarken konu döndü dolaştı yine Türk - Ermeni ilişkilerine geldi. Hani siyaset konuşmayacaktın Narek , biraya yüklenince açtın konuyu hemen. Hugues'ta gözlemci bir çeşit arabulucu statüsünde. Valla kardash  tüm ömrüm boyunca bu olayın yalan olduğu öğretildi bana , şimdi oldu bir şeyler desem Türkiye'ye döndüğümde sorun olur birde genocide yani  soykırım kavramı uluorta kullanılmayacak kadar sorumluluk istiyor dedim. Hiç mi internetten araştırmadın diye sordu asabice. Hocalı saldırısını  açmadım baktım ortam ciddileşiyor iyide alkol aldı Narek asabiyete bağlayacak. Kültür değilde, ırkçılık tabanlı milliyetçi yapınca biz Türk'leri ; Ermeni'lere , Arap'lara , Kürt'lere düşman edince imparatorluk kurma şansımızın elimizden alındığını belirttim. Bak Putin'de , Osmanlı zamanında yapılan tezgahın  aynısını yeniden size yapıyor, Azerbaycan biraz batıya yanaştı, bağımsız hareket etmeye başladı, hemen saldı üzerine Ermenistan'ı. Dolduruşa gelmeyin dedim. Yoksa Türkiye'yle sınırın kapalı ticaretin yok, başkentin korunmasız bir şekilde burnumuzun dibinde, Azerbaycan almış başını gitmiş çok gelişmiş onunlada savaş halindesin. Üç milyonluk nüfusun ve beş milyonluk diasporanla neyine güveniyorsun, sanayin yok, işsizlik %15 lerde, ekonomik kriz içerisindesin, Gürcistan'dan Erivan'a köy yolu gibi bağlantın var. Sonuçta Rusya'da kullanıp atacak seni yüz sene önce Avrupa'nın yaptığı gibi. Büyük devletlerle yatağa girersen pençe darbelerine katlanacaksın. Bozuldu Narek , Hugues ta kabul etti tam bir Putin düşmanı. Fotoğraf zaten her şeyi özetliyor. İki ülkeyi yumurta gibi tokuşturan sonrada gelin afacanlar barışın bakayım diyen Putin.


Rahmetli, Hrant Dink'ten konuştuk. Oda kabul etti ortalığı karıştırmak için yapılan bir cinayet olduğunu. Ne zaman bir ülkeyi karıştırmak isteseler hep aydınlardan başlarlar. Binlerce Türk'ün "Hepimiz Ermeni'yiz" diye yürümelerini izlemişler. Yeni nesil ekmeğine bakıyor bizdede bu düşmanlığı körükleyen bir kaç fanatik kaldı.  2008'te Abdullah Gül'ün maç seyretmeye gelmesi çok hoşlarına gitmiş. Asıl kafayı Erdoğan'ın "Bana Gürcü dediler daha çirkini Ermeni dediler" beyanına takmışlar. Bu konuda yerden göğe kadar haklılar. Hala malesef Türkiye'de birine Ermeni'sin demek hakaret sebebi. Talihsiz bir beyanat.  Samimi olduğuma inandılar altı saat önce sınırdan rahat geçmek için dedem Ermeni'ydi demiştim.  Narek niye dedem Ermeni'ydi dedinki, Türk olmakla gurur duymalısın ben olsam demezdim dedi. Cevabı çok basitti sınırdan kolay ve sorunsuz geçmek için. Pragmatik milletiz. 

Orhan Pamuk'tan konu açıldı. Geçin onu dedim, adam resmen şovmen banada Karolin Fişekçi gibi Ermeni sevgili yapın bu tatilde, tam üç milyon Ermeni'yi doğradık diye yazayım blogta anında ne varki bunda . Bir ara Hint'li bir hatunla çıkmıştı , ülkece yüreğimiz ağzımıza geldi , Babür Han zamanında beş milyon Hint'li kestik diye demeç verecek diye belirttim. Adam güzel hatunları buldukça çoşuyor ülkece durduramıyoruz;  yok Ermeni kestik yok Kürt kestik. Tarihçimisin? Her iki devletin arşivlerini taradın mı? Konu hakkında araştırma yaptın mı? Sonra "Benim Adım Kırmızı". Koca bir ulusu zan altında bırakıyorsun. Tartışmada Orhan Pamuk 'u referans almayı şiddetle redettim. Nobel ve kadınlar için her şeyi yapar . Cidden romanlarını okumaya çalıştım ama hiç bir şey anlamadım. Tamam lan dedim yarın soykırım müzesine gidiyoruz ne anlatıyorlar , derdiniz ne birlikte bakalım. Severek kabul ettiler. Fransız bayan  fotoğrafımızı çekti. Hepimiz kelle olmuşuz artık.


Tabiki öncelikli sorunum kalacak yer . Yada sabahlayacağız bir yerde bu gece.  Yapmadığım şey değil yurtdışı seyahatlerinde. Narek sağolsun, hiç unutmayacağım,  kafana takma; ben ailemle kalıyorum, bir yer bulamazsan şehir dışında boş evim var, orada kalırsın diye evine davet etti. Allah düşmanın bile delikanlısını versin. Adam her sene düzenlenen 24 nisan gösterilerinde elinde meşale soykırım anıtına yürüyor ve bir Türk'ü evine davet ediyor. Yüzlerce yıllık birlikte yaşamanın ortak kültürü, misafirperverlik ve ısmarlama özellikleri genetiğimize işlemiş. Aramızdaki ortak özellikleri belirticeğimize hep aramızdaki farklılıkları öne çıkartıyoruz yıllardır. Aslında bu iki halk arasındaki durumu şiddetli boşanma sonucu ortada kalmış çocuklara benzettim. Çocukların bir kısmını baba almış bir kısmını anne. Baba kendi çocuklarına devamlı annenin nasıl namussuz bir kadın olduğunu anlatıp duruyor. Annede çocuklarına devamlı babanın nasıl alkolik, nasıl tembel bir adam olduğunu kendisini devamlı dövdüğünü anlatıp duruyor. Şimdi babanın yanında kalmış bir çocuk birde annemi dinlesek  dese diğer kardeşler ve baba tarafından  dışlanıp, dövülüp sindiriliyor anında hain ilan ediliyor, aynı durum annenin yanındaki çocuk birde babamı dinlesek desede geçerli.  Araya tarafsız gözlemci veya tarihçilerin girmesi lazım yoksa siyasilerle çözülecek bir sorun değil, nefreti devlet eliyle körüklüyorlar. Ortak bir düşman yarat ve halkını uyut , mantıklı aslında. Hitler'de zamanında Yahudi'ler için yapmıştı. Türkiye ve Ermenistan her iki ülkede halkları üzerinde bu algı yönetimini yıllardır üşenmeden yapıyor, yangına körükle gidiyorlar.

 Vurduk kendimizi biralara, Haçapuri söyledik, pizza söyledik , çeşit çeşit kuru balık, et türü mezeler. Konyak ve nar şarabı tattım. Çoştu deli gönül , Hugues minibüsle gelirken molada söz almıştım senden hesap benden dedim. Oda sen içkiler için söz vermiştin artı kalabalığız yemekler mezeler olmaz dedi. Sarhoş olmanın etkisiyle, biriniz benim için kavga etti hostelde , biriniz evine davet etti hesap benden dedim. Hesabı istedim. İtiraf etmek gerekirse ne yaptım ben diyede düşündüm. Lüks bir mekandayız beş kişi deli gibi yiyip içmişiz. Pahalı ülkemi ucuzmu onuda bilmiyorum. Ne yapalım söz ağızdan bir kere çıkar bir artistik yapmışız geri dönüş yok. O kadar atıp tutmuşuz şimdi Türk'leri cimri göstermek milli menfaatlere aykırı. Hiç olmadı kredi kartını devreye sokarız artık mil birikir. 34.000 AMD (178 Tl) hesap geldi. Derin bir oh çektim. aynı kalitedeki mekanda ve  aynı miktarda İstanbul'da veya Antalya'da yiyip içseydik beş - altı katı hesap kitlerlerdi, opera meydanında şehrin tam göbeğinde lüks bir mekandayız. Acaip ucuz ülkeymiş kesinlikle buraya yeme ve içmeye gelinir.

Hugues, elindeki cep telefonundan booking.com a girdi. Center hostel diye bir yere benim adıma rezervasyon yaptırdı. Adresini aldım hostelin ben giderim dedim, Narek kesinlikle olmaz ben seni bırakırım dedi.  Bindik arabaya, başladık hosteli aramaya. Arabayı parkettik, ara sokaklarda bir yere girdik. Eski apartmanlar birde gece olunca ortam korku filmi gibi oldu. Işıkta yetersiz. Aşağıda hostelin bulunduğu apartmanın gündüzki hali, gece bir hayli korkutucuydu.

Kendi kendime ulan Ermenistan hakkında  ağır analizler yaptık bu herif beni dövmeyemi götürüyor diye düşündüm. 30 yaşında dalyan gibi delikanlı , boks yapıyor hiç bir şekilde dövemem belki genç olsam bir ihtimal. Kendimi kandırmayayım genç olsamda bu herif dövülmez, belli piskopatlara özgü bir gücü var, benim gibi iki adamı döver üstünede tatlı niyetinede ufak tefek bir adamı götürür. Sonra aman boşver dedim zaten sarhoş ve yorgunum ne yapalım dayak yersek yeriz. Yazın karpuz mevsiminde formunu korumak için bu tip denge antremanları yapan biri Narek, neyini dövüyorsun.


Hostele çıktık. Narek hostel sahibi Susan'a uzun uzun bir şeyler anlattı. Az önce düşündüklerimden dolayı kendimden utandım adam hostele bıraktı üstüne sahibine sıkı sıkı benim için tembihte bulunuyor. Hostelin gecesi 3600 Amd (20tl) üç gecelik peşin verdim. Acaip yorgunum zar zor duş aldım, anında ranzamda sızmışım. Sabah yedi gibi bir sesle uyandım, iskandinav ırkının tüm güzelliğini üzerinde toplamış bir hatun yarı çıplak hemen yanımdaki ranzada giyiniyor. Bu Narek manyağı nasıl fantastik bir ortama soktu beni. Kusura bakma dedi , rahatsız ettim, hiç sorun değil dedim. Tabiki gördüğüm manzara karşısında uykum kaçtı. Susan kahvaltı hazırlamış , çok iyi niyetli güleryüzlü bir kadın. Center Hostel'i kesinlikle tavsiye ediyorum , banyo ve tuvalet sorunu var ama tam düşük bütçeli gezginlere göre. İyiki geceden duşumu almışım, duş ve tuvalet salonun ortasında pimapen gibi bir şeyle kapatmışlar uyanan sıra bekliyor.  Kahvaltımı yaptım, hostelden şehir haritası aldım vurdum kendimi yollara. 

Aşağıda İstanbul plakalı bir araca rastladım ilk şaşırdım sonradan farkına vardım.. Plakalar aynı bizdeki gibi.


Caddelere  sebiller koymuşlar , buz gibi su akıyor. Sabah daha sıcak başlamadı ama kent çok sıcak öğlen güneş altında dolaşmak yoruyor. Kışında -25 dereceleri görüyorlarmış tam karasal iklim.


Erivan'a bayıldım. Cidden kentin bir ruhu bir kişiliği var. İlk gün yaşadığım olumsuzluklardan sonra karayoluyla İran'a geçip orada biraz takılmayı planlamıştım ama amaçsızca caddelerde yürüyünce burada kalmaya karar verdim.

Yürürken dün geldiğimiz Vernissagge'nın önünde buldum kendimi. Öğlene kadar burada takıldım. Tüm hediyelik eşya işini hallettim. Malesef pazarlık yapmıyorlar, bol bol Ermeni konyağı, ev yapımı Nar şarabı, ahşap el yapımı şeyler aldım. Yine şuursuzca aldık bunları ama Türkiye'ye tam iki sınır geçişi yapacağım bakalım ne olacak. Hoş rakıcı olduğumdan ne bu kaliteli konyaktan bir şey anladım nede nar şarabından. Buz gibi biraya yüklendim Erivan'da.

Zaten öğlen sıcağıda bastırdı . Vernisagge'ın tam girişindeki bir cafede oturdum. Buz gibi bir karpuz söyledim. Tam çocukluğumun karpuzu, yıllardır biz Türkiye'de gerçek karpuz yemiyoruz. Saçma sapan kabak aşılı karpuzları dayadılar önümüze. Karpuz dilimlerini bizdeki gibi çatalla parçalayamıyorsunuz illaki bıçak lazım. Karpuza doydum bu seyahatimde. 



Cafede otururken , Tatilde aradı. Nerdesin diye sordu, dün söz vermiştin ne zaman gideceğiz Soykırım Anıtı ve müzesine. Doğru ya sarhoş kafayla söz vermiştim. Cafeyi tarif ettim, beklerken bu muhteşem karpuzu bitirdim. 

Yarım saate geldiler, bindik Narek'in arabaya , Hugues açım dedi. Bir şeyler alalım dışarıda yeriz. İlk bir manava uğradık, şeftali ve domates aldık. Lavaş aldık.


Narek'te Mersin plakalı araç kullanıyor.


Sonra bir markete girdik, çeşit çeşit peynir ve salam sosis aldık.  Hesabı onlar ödedi, ne kadar tuttu bilmiyorum.


Bir ara Narek kararsız kaldı şiş alıp mangal mı yapsak diye. Kebap kültürümüz aynı.


Soykırım anıtı şehre hakim bir tepe üzerinde. Narek kendi kendine mırıldanıyordu, hala inanamıyorum bir Türk'le buraya geldik diye. Açık havada uzaktan Ağrı dağı'da gözüküyor. İlk müzeye gittik ,kapalıymış bugün. Her yer inşaat , 100. yıl dönümüne sağlam hazırlanıyorlar. Anıtın ortasındada bir ateş koymuşlar.






Anıtın biraz aşağısında, koruluk alanda banklar vardı. Hugues ben artık dayanamıyorum karnım aç dedi. Evet malesef piknik yaptık. Burada piknik yapan ilk Türk muhtemelen benimdir araştırmak lazım. Elimizde domatesler, peynir, sosis , lavaşlar oturduk yedik hepsini afiyetle. Hoş Narek'e uysak mangal yapacaktık. Tutuklanırdık muhtemelen. Hayat bazen çok absürd olabiliyor. Sağlam geyik döndü. Güldük eğlendik. Narek, ben çok ünlü bir blog yazarıyım ülkemde, dönünce seni meşhur edicem dedim. İnandı hepsi, halbuki bilseler günlük ziyaretçi sayım yerlerde sürünüyor. Ama hemen sevinme , bak delikanlıca söylüyorum, sağsağlim ülkeme dönebileyim , kendimi sağlama alayım atıp tutucam hakkında, meşhur olacaksın ama gaddar, deli, sarışın mavi gözlü bir Ermeni olarak.


Müzeye sonra geliriz diye sözleştik Narek'le. Hugues ve Tatilde güney Ermenistan'a gidecekler taksiyle anlaşmışlar. Sende gel dediler, kusura bakmayın kenti çok sevdim burada takılıcam dedim. Farklı bir havası var Erivan'ın kesinlikle gelin görün. Yemekler , içkiler, meyveler çok lezzetli ve ucuz. Vedalaştık,  mükemmel bir Fransız çiftti çok yardımları oldu bana. Paris'e davet ettiler ancak vize kalkarsa gelirim dedim. Bende onları Türkiye'ye davet ettim, Narek ben gelmem Türkiye'ye dedi. Eyvallah dedim.


Narek şehir merkezinde indirdi beni. Onunlada vedalaştık ama müzeye yeniden gideceğiz. Tüm gün dolaştım. Canım çıktı.   Sıcakta çok yordu. Benim gibi müzeleri seviyorsanız bir cennet Erivan. Tarih müzesi, Milli Galeri, Antik el yazmaları müzesi, Parajanov müzesi, Ervand Kochar müzesi  çok zevkli vakit geçirdim. Yöresel bir restauranta gittim. Bu yemeğin adını unuttum ama muhteşem bir şeydi. Koca bir ekmeği tencere niyetine kullanmışlar içinede envai çeşit sebze ve et doldurmuşlar. Yemek , bira , tatlı ve üstüne çaya 5000 Amd (27 Tl) verdim. 


Gece Cumhuriyet Meydanında ışıklı, sulu ,yanar döner  gösteriyi izledim. Galiba dokuz gibi başlıyordu , iki saat sürüyor. Güzeldi. Müzikle , suyu senkronize ediyorlar.


Hostel'deki tuvalet sırası aklıma geldi. Meydana hakim lüks Mariot Hotel var. Bar kısmından rahatlıkla gösteriyi  izleyebiliyorsunuz. Bira söyledim . 1300 Amd (7 Tl) şaka gibi kentin en lüks oteli barında bira 7 Tl. Sonrasındada Mariot'un lüks tuvaletlerini kullandım. Tavsiye ederim bu taktiği. 2 saat sıkılmadan gösteriyi izledim. Cıvıl cıvıldı ortalık gecede hava serinleyince şiddetli rüzgar esiyor kentte.                              

                                 

Gece hostele gittim. Zeynep'e email attım ben Ermenistan'dayım diye. Günlük rutin fırçamı yedim, haklı kız email atıyorsun ben Ermenistan'dayım diye, iyiki görüntülü konferans yapmadım, toplum içinde sağlam fırça yerdim. Susan'la konuştum, oğluyla merdiven aralığında bira içtik , ne anlattı hatırlamıyorum. Sarhoş kızlı erkekli bir grup geldi ellerinde biralar. Onlarlada içtik. Hepimiz kelle olduk. Ranzamda sızıp kalmışım. Gecede sıcak bu kent haliyle klimada yok hostelde. Sabah sırılsıklam uyandım. Yine duş sırası, millet salonun ortasında, yarıçıplak bellerinde havlular sıra bekliyor, hostelmi hamammı belli değil. 

Vurdum kendimi Erivan yollarına.  Sıcağa dayanabilirseniz yürümek zevkli Erivan'da. Caddeler geniş. Her yerde ünlü Ermenilerin heykelleri var. Opera binasının olduğu meydana geldim.




Sıcakta yine karpuz söyledim. İyi gidiyor sonra Cumhuriyet meydanına doğru yürümeye başladım. Yukarıda uzaktan Ermenistan'ın Ana heykeli vardı. Çıkmaya üşendim. 


ERMENİSTAN REHBERİ

* Yemek, içki ve sigara ucuzluğu bakımından bir cennet. Konaklama  Türkiye'yle eşdeğer hatta daha pahalı.

* Güvenli bir ülke, rahatça dolaşabilirsiniz . Ama her elinde hıyar olana tuzlukla koşmayın lütfen. Nacizane tavsiyem Türk olduğunuzu gerekmedikçe mecbur kalmadıkça söylemeyin. Faşist bir eski Asala militanına, milliyetçi Taşnak partiliye denk gelirseniz sorun olur. Sorun olursada arkanızı kollayacak bir konsolosluğumuz yok bu ülkede. Diplomatik ilişki bile yok. Bu sebebiyetle dikkatli olun.

* Karasal iklim. Yazın 40-45 dereceyi buluyor nem yok ama. Kışında -25 leri görüyormuş.

* Gece hayatı ve eğlence için, güzel caz barlar  var. Tavernaları özellikle tavsiye ederim. Yöresel kültürü tanımış olursunuz. Birde şu Hoolywood filmlerinde sık sık gördüğümüz striptiz kluplerden bolca var. Giriş ücreti 5000 - 7000 Amd (26 - 37 Tl) İçkiler uygun fiatlı, hile hurda yapıp kazıklamıyorlar . Omega ve s club'u tavsiye ederim. Opera binasının çevreside komple cafe, bar ve disco dolu. Birde Opera binasından direkt Cumhuriyet meydanına inen adını unuttuğum büyük bir cadde vardı buradada güzel mekanlar var.

* Bol bol , şeftali , karpuz ve et yiyin. Bizim dönere shaurma diyorlar her yerde var. Bu fiata bulamazsınız ülkemizde. bira için, en pahalı mekanda fiatı 7 tl. Bizde marketten bu fiata alıyorsun. Kilikya birasını tavsiye ederim.

*Daha öncede belirttiğim gibi konyak ve şaraptan hiç anlamam. Ama dünyaca meşhurmuş Ermeni konyağı ve nar şarabı. Bunlarıda deneyin . 

*Change ofisler süpermarketlerin içinde.

Yürürken Hyur diye bir tur şirketinin önünden geçtim. Gezi tarihimde ilk defa turla bir yere gideyim dedim. Günübirlik Khor Virap, Noravank ve Areni turu. 8000 amd (43 tl). Sabah 09:00 da başladı tur. Aksi gibi bugünde yanıyor ortalık çok sıcak. Rehber, otobüste en azından on kere Turkish Genocide dedi. Şimdi gel ben Türküm de bu ortamda. Kardeşim turistik gezideyiz yeter artık. Cidden kabak tadı verdi, en alakasız yerde genocide ı sıkıştırıyorlar hemen. Denilen yerlere gittik, hikayelerini netten bulun sıcaktan dinlemedim rehberi. Ama taş işçiliği mükemmeldi. Bu konuda çok yetenekliler.

 Khor Virap, Ağrı dağı hemen karşıda. Garip bir duygu vatanın hemen karşıda yürüme mesafesinde ama sınır kapalı. Bu sınır kavramıda çok değişik bir şey, bıçak gibi bir çizgi iki yeri ayırıyor.


Ağrı dağı,


Sonra listedeki diğer yerleri dolaştık.


Yemek için bir yerde durduk. Erivan'da yediklerime göre kötüydü. 2500 Amd 14 Tl. Bu tur olayı bana göre değilmiş. Canım sıkıldı. Paldır küldür bir yeri dolaşıyoruz sonra otobüslere, kimi geç kalır beklersin, kalabalık patırdı kütürdü. Tur şirketi kalitesiz olduğundan değil eleştirim, gayette kaliteli bir şirketti yalnızca cidden tur işi çekilmezmiş. Millet birde iki haftalık turlara çıkıyor nasıl dayanıyorlar anlamadım. Sonra şarap satış ofisine gittik. Çeşit çeşit şarap tattırdılar hiç bir şey anlamadım. Ben dışarıdaki kadınlardan şeftali aldım. Çok güzeldi kütür kütür bir kilo şeftali yalan oldu tam mevsiminde gelmişim buraya.


Akşam Erivan'a ulaştık. Sıcaktan bunaldım, hostele geldim yine duş sıra kuyruğu, içersi sıcaktan yanıyor biraz uzanacaktım , terden sırılsıklam oldum. Eskiden bu gibi şartlar hiç farketmezdi ama itiraf etmek lazım yaşlanıyorum galiba. Booking. com u açtım ipad'ten. Cumhuriyet meydanına çok yakın bir otel buldum. Hostelden 15 dakikada yürüyerek varırım. Hemen rezervasyon yaptırdım. Hotel Republica geceliği 38.000 Amd (204 tl)  Çantamı topladım , hediyelik eşyaları poşetlere koydum. Susan'ı kırmamak için , planlar değişti bu gece dönüyorum diye yalan söyledim. Şimdi kabalık ve şımarıklık olur yok hostel sıcak, yok duş ve tuvaletler yetersiz, genç olsam mükemmel bir ortam. Bir gece fazla ödedin dur onu geri vereyim dedi. Redettim, yanımdaki ranzaya İskandinav kızdan sonra gelen ve tüm göz zevkimi bozan tombiş ve sempatik Çekoslavak çocuktan bir gece eksik al dedim ve selamlarımı söyle, eleman ranzada döndümü tüm oda sarsılıyordu. Kabul etti. Vedalaştık. Her şey için teşekkür ettim. 

Hotel Republica yeni açılmış. Personel ilgili ve güler yüzlü. Odama geçince  yatağı görünce ağlayacaktım neredeyse. Yumuşacık, tertemiz, merkezi klima var oda serin. Sigara içmek yasak odanın içinde. Günlerdir trenlerde, minibüslerde, ranzanlarda uyumaya çalışıyorum. Zengin turistlere laf etmemek lazım yaşam tarzları bambaşkaymış. Bir saat banyodan çıkmadım, ne kuyruk var ne sırada bekleyip kapıya vuran. Dezenfekte oldum. İki saat mışıl mışıl uyumuşum.


Otelin güzel bir restaurantı var fiatlar çok uygun. Bir şeyler yedim aşağıya girişteki cafeye oturdum biraya yüklendim. Narek aradı, yarın müsaitim müzeye gidelim dedi. Kabul ettim. 


Sabah kahvaltıdan sonra Narek'le buluştuk. Kahve içtik. Atladık arabaya soykırım müzesine. Ana bina tadilat dolayısıyla kapalı , nisan 2015 te açılacakmış. Dediğim gibi sağlam hazırlanıyorlar 100. yıla hadi bakalım büyük kapışma olacak.  İçerideki  belge ve zamanın gazetelerinde yayınlanan karikatürlerin olduğu bir salon var orası açık sadece. Görevli kadın ilgilendi bizimle. Türk olduğumu öğrenince hiç bir ters davranışta bulunmadı. Sonrası yoğun bir propaganda. Önceden belirttiğim gibi bu konuya tarafsız gözlemciler ve tarihçiler el atmalı yoksa çözümü zor. Her iki tarafta körü körüne dediklerine inanıyor. Görevli bayan bana Doğan Akhanlı'nın Talat paşa davası tutanaklar ı kitabını hediye etti. 


Narek 'te anlattı bir şeyler.


Çıkışta Narek, kardash geldiğin için teşekkürler dedi. Bak bu kadar olaya, karşılıklı düşmanlığa rağmen biz kardeş olabildik dedim. Yine Antalya'ya davet ettim. Bu sefer belki diye karşılık verdi. İyi aşama kaydediyoruz. Kent merkezine indik. Sarılıp vedalaştık.

Cumhuriyet meydanındaki Mariot otelinin cafeye oturdum. Gece yarısına kadar gösteriyi izledim, kente baktım, düşündüm, biraya yüklendim. Sevdim ben Ermenistan'ı bir kişiliği bir ruhu var ülkenin.


Gece yatmadan resepsiyondaki bayana Gürcistan'a taksiyle geçmek ne kadar diye sordum. Ama öncesinde Erivan'a yakın Garni ve Geghard var oralarıda görmek istiyorum dedim. Antlaşmalı taksiyi aradı muhtemelen , ücret Garni ve Geghard için 7000 Amd (37 tl) Gürcistan'a taksiyle geçiş ise 100 $ Bu seyahatte hiç pazarlık yapasım yok nedense, aslında pazarlıkla 75$ a düşürürdüm ama içimden gelmedi. Resepsiyondaki bayanada pazarlık yapasım olmadığını belirttim, güldü. Pazarlık yapmıyorum ama Gürcistan'a keyfe keder dolaşarak giderim, önde sigara içerim, şoföre bunu özellikle belirtin sonra bir tadsızlık çıkmasın yolda dedim. Kabul etti araba sabah dokuzda otelin önünde olacak. Taksiyi beklerken, ipadden Tiflis için rezervasyon yaptım. İyice uçtum bu seyahatte, rezervasyonlar lüks oteller.  Bir eskiçağ minibüsünün daracık ön kısmındayım, bir hostelde sallanan ranzalardayım şimdide lüks otelde dönüşüde özel taksiyle yapacağım Gürcistan'a. Hiç bir şekilde istikrar sağlayamadım bu seyahatimde. 

Tam zamanında otelin önündeydi taksi. Tek kelime İngilizce bilmiyor şöför. Sağlık olsun işaret diliyle anlaşacağız. İlk Geghard'a gittik. Manastır kompleksi, hala kullanılıyor ve vaftiz törenleri oluyor. Her zamanki gibi taş işçiliği muazzamdı.


Sonra Garni tapınağına gittik. Buraya bayıldım, Roma devrinde Mitra kültü için yapılmış bir pagan tapınağı. Yüksek bir tepenin üzerine kondurulmuş. Değişik bir havası vardı.


Çıkışta ev yapımı nar şarapları , reçeller, marmeladlar satıyorlardı. Merak ettim şaraba bir baktım. Erivan'da ve turda şarap satış mağazasındaki içtiklerimle alakası yok. Lokum gibi mübarek, nar suyu gibi, sanki şarap içmiyorsun. Kana kana içtim bir şişeyi. Üç şişe daha aldım ucuzdu tanesi 1500 Amd (8 Tl) . Taksiyle gezmenin gözünü seveyim o tur neydi öyle sürü halinde. Sabah erkenden geldiğimizden ortalıkta sakindi. Arabaya bindim, şöförede ikram ettim şaraptan, arkadaş götürdü bir şişeyi. Acaba bu herifle Gürcistan'a varabilirmiyiz her yol var elemanda. Giderken yolda bir şişeyi daha bitirdim. Şehir merkezine girdik 


Eleman cepten birini aradı. Çevreyolunda bir yerde durduk. Tabiki ne oldu anlamadım ama çakırkeyif olmanın etkisiyle umrumdada değildi açıkcası. 


Başka bir taksi geldi. Demek burada taksi değiştireceğiz. Elemana 7000 Amd (37)  verdim 3000 Amd (16 Tl) de bahşiş bıraktım.

Yeni eleman biraz ingilizce biliyor. Şarap ikram ettim yol uzun dedi kabul etmedi. O şişeyide ben bitirdim cidden meyve suyu gibi bir şey ama çarpıyor. Yollarda radar var belli bir yere kadar akıllı uslu kullandı.  Sonra deli gibi basmaya başladı, kafa iyi olduğundan bir şey demedim daha çabuk varırız. Şarap karnımı acıktırmıştı, bildiğin güzel bir yer varsa yemekler benden dedim. Sevan gölünün kıyısında bir restauranta durduk. Yemekler müthişti.  İki kişi tıka basa yedik 4000 amd (21 Tl) tuttu. Erivan'dan daha ucuz.

Yola devam ettik, dağlara çıkınca iyice uçtu  bizim şöför deli gibi kullanıyor. Ses etmedim sigarayı yakıp manzaranın keyfini çıkarttım Yemeğin ağırlığıyla sızıp kalmışım. Uyandırdı yaklaşık bir saat sonra, Ermenista'nın tatil beldesi Dilijan'a geldik dedi. Hava serin demek insanlar Erivan'dan kaçıp buralara geliyorlar. Birer kahve içtik kendimize geldik Dilijan'da. Sonra yine dağlara tırmandık. Sınır geçişi tamamiyle sorunsuz oldu, arabadan bile inmedim , pasaportu uzattık görevliye, bagaja bile bakmadılar.  İçkileri ve hediyelik eşyaları ilk sınırdan rahatça geçirdim.

Tiflis'te Otelin önünde indim. 10$ da bahşiş verdim arkadaşa. Hotel Orion da bana göre iyiydi. 80$ geceliği. Saat daha erken. Resepsiyona buranın en iyi casinosu hangisi dedim. Shangri La dedi. Şehir haritası aldım vurdum kendimi yollara.  

Gürcü mantısı yedim bir şeye benzetemedim. Ermenistan'dan sonra yemekler yavan geliyor.


Casino'yu buldum, dışarıdan güzel ama içi tam bir hayalkırıklığı. Atari salonu gibi. Hemen çıktım.  Bir bira aldım nehrin karşısına geçtim. Bankta oturdum. Köprü güzeldi postmodern tarz diyorlar galiba.


Sabah 11:00 gibi uyandım. Günlerin yorgunluğu. Eşyalarımı topladım resepsiyona indim. Hesabı ödedim, kahvaltı etmiyecekmisiniz dediler. Saat 12:00 olmuş hala kahvaltımı var. Enteresan. Kahvaltı çok çeşitli ve lezzetliydi, şaşırtıcı bir performans Gürcistan için,  peynirler, köfteler, sosisler akşama kadar acıkmadım.


Otogara geldim, Abdullah abide çay içtim. Çayların parasını almadı. Ulusoydan Trabzon'a 25$ a bilet aldım. İçki şişelerinde bir pürüz çıkmadı sınır geçişinde. Arabamı alıp karayoluyla Antalya'ya geri döndüm.

Sonuç olarak :

Gürcistan'ı beğenmedim gitmesemde olurdu ama tüm olumsuzluklara karşı Ermenistan'a bayıldım. Toplamda 800$ harcadım, bu miktarın yarısı lükse kaçmam yüzünden oldu. Yoksa hostellerde kalınarak, yiyecek , içecek işi marketlerden halledilerek , minibüsler kullanılarak ve bahşiş verilmeyerek aynı seyahat 400$ a çok rahat indirilir. Güzel ve delikanlı  dostlar edindim. 







14 comments:

  1. Cenk üstadım yine döktürmüşsün ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. gerçekten dokturmussunuz, arayı açmayın niyetindeydik ama siz baya arayı kapadınız.

    hurmetler

    YanıtlaSil
  3. Ermenistana gitmek hep aklımda
    Yazı çok faydalı oldu, sağol
    Kızın adı sahiden Tatilde ise süper isimmiş

    YanıtlaSil
  4. Ermenistan'ı kesinlikle tavsiye ederim, bir kişiliği ruhu var ülkenin.

    YanıtlaSil
  5. Ya bu akşam chelsea - PSG maçı vardı. Ona bakacaktım. maç başlamaya yakın bora bilgin'in sitesinden sizin siteye geldim. Zanzibar'dan Japonya'ya oradan iran derken Ermenistan falan harbi maç yalan oldu. Çok akıcı samimi, roman gibi okuyoruz...

    YanıtlaSil
  6. Ermenistan'ı en iyi anlatan yazılardan...Benim karşılaşmadığım tek şey Ermeni milliyetçiliği olmuştu gezi sırasında.Omega(müthiş)'dan gecenin bir yarısı çıkıp sokaklarda Türkçe konuşmak hiç risk taşımıyor. Golden Eagle otelin sahibi eczacılık son sınıf öğrencisi Tatev yaşananların politikadan ibaret olduğunu genç neslin çok iyi bildiğini söylemişti...Eklemek istediğim bir kaç nokta...Şehir merkezine gitmek isteyecek arkadaşların 'Kentron' demesi gerekiyor.Doğru dürüst İngilizce bilen yok ve center bile hiçbir çağrısım yaptırmıyor taksi şoförlerine...Taksi ile şehir içi bizim paramızla 4 TL ye her yere gidebiliyorsunuz...Tiflis'e gelince...Savaştan çıkmış gibi,ancak yemekleri ve tarihi dokusu çok etkileyiciydi,ayrıca çok ucuz bir şehir...Özellikle akşam yemeği için meydandan barlar sokağına girince solda bulunan 'Tifliso' adlı cafe-barı tavsiye ediyorum...Canlı müzik eşliğinde 6 çeşit enfes yemek + içecekler toplam 45 GEL tuttu...Tiflis ve çevresine muhakkak 3 gün ayrılmalı diye not düşüyorum...Yeni yazılarınız için takipte olacağım.

    YanıtlaSil
  7. Faydalı bilgiler için teşekkürler Devrim. Sınır geçişindeki olumsuzluklara rağmen,Ermenistan'ı çok sevdim. Bir daha gidilir. Ama nedense Gürcistanda hiç olumsuzluk yaşamama rağmen pek beğenmedim.

    YanıtlaSil
  8. Bütün blogu okudum bir çırpıda. Su an en birinci hayranlarinizdanim. Daha sık yazın cok cok yazın. Üslubunuz, tarzınız bence nefis. Ayrıca blog okurken nadiren bu kadar güldüğüm olmustur. Dört gözle bekliyorum yazıları. Selamlar, sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. Çok Teşekkürler. Bu güzel yorumlarınız yazmak için motive ediyor.

    YanıtlaSil
  10. Birçok gezi bloğunu okumaktayım. Sizin blogtan aldığım tadı çoğundan alamıyorum. Ancak epeydir yeni yazı gelmedi.

    YanıtlaSil
  11. Allaseniz yazın. Gezmiyorsanız da yazın. Öbür semte gidişinizi yazsanız ben onu da okurum. Bi ses verin

    YanıtlaSil
  12. evet tembellik başa bela. artık yeni gezi yazıları yazmak farz oldu!!!

    YanıtlaSil
  13. Çok güzel bir anlatım olmuş.Kaleminize sağlık diyeyim..
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil